Kesinliğin Üç Aşaması

Bir karar verilmesi için yalnızca mantıksal öğeleri ve karşılaştırmaları sunduğumuzda, yaratacağımız en büyük güven: “Sanırım doğru karar bu” aşamasında kalacaktır. Biyolojik olarak baktığımızda, böyle düşünmek mantıklı. Çünkü beynin düşünen bölgesi olan neokorteks ile iletişim kurmuş oluyoruz. Neokorteks bölgesi, düşüncelerimizi kelimelere dökebildiğimiz bölümdür. Plazma ve LCD ya da Dell ve HP arasındaki farklılıkları dinlediğimiz sırada beynimizde bu bölüm aktif hale gelir.

Duygularımızla karar verdiğimizde ise, en yüksek derecede oluşacak olan güven sözleri: “Bu kararın doğru olduğunu hissediyorum” olacaktır. Biyolojik olarak baktığımızda, bu da beklenen bir durumdur. Çünkü beynimizde duygularımızı kontrol eden bölümün dil ile bağlantısının olmamasıdır. En büyük girişimciler ve liderlere başarılarının sırrını sorun. “Sezgilerime ve duygularımla aldığım kararlara güvendim” diyeceklerdir. İşler yolunda gitmediğinde ise bu durmu: “Ne kadar doğru gelmese bile , çevremdekilerin bana söylediklerini dinledim. İçgüdülerime güvenmeliydim.” sözleriyle ifade edeceklerdir. Duygularla alınan kararlar, sadece tek bir kişi tarafından alınabilir. Kişi ya da küçük ölçekli bir kurum için duygularla alına karalar gayet iyi sonuçlar verebilirler. Ancak çok daha fazla insanın kararın doğru olduğunu hissetmeleri gerektiği durumlarda ne olacak?

İşte bu noktada nedenin önemi açığa çıkar. Nedeni açıklamak, kararların duygusal bir düzeye yükseltilmesini sağlar ve : “Sanırım doğru karar buédan çok daha büyük bir güven verir. Eğer nedeninizi biliyorsanız, ulaşabileceğiniz en büyük güven seviyesi: “Doğru olduğunu biliyorum” olur. Kararın doğru olduğunu bildiğiniz zaman, kararın sadece doğru olduğunu hissetmekle kalmazsanız. Onu, mantıklı ve tutarlı kelimelerle açıklayabilirsiniz de. Verdiğiniz kara da dengeye ulaşmış olur. Neler, nedenleriniz için bir sebep oluştururlar. İçgüdülerinizle verdiğiniz kararları kelimelerle ifade edebilir ve nedeninizi açık bir biçimde gösterebilirseniz, çevrenizdekilere, verdiğiniz kararın nedenini anlamaları için gerekli olan ortamı yaratmış olursunuz.

İş ortağım, bir işi geri çevirdiğimde üzülmüştü. Ona potansiyel müşteriyle ilgili olarak olumlu duygular hissetmediğimi söylemiştim. Oysa ona göre bu müşterinin parası da diğer herkesinki kadar iyiydi. Kararımın nedenini anlayamadı. Daha da kötüsü ben de açıklayamadım. Bu, sadece hissettiğim bir şeydi. O günlerde neden bu işi yaptığımı biliyordum: Bana ilham veren şeyleri yapmaları için insanlara ilham vermek.

Eğer yine içgüdülerime güvenerek aynı kararı bugün alıyor olsaydım, neden böyle bir karar aldığımı açıklama konusunda daha net olurdum ve herkes beni anlardı. O işi bıraktık; çünkü potansiyel müşterimiz bizimle aynı inancı paylaşmıyordu ve insanlara ilham vermekle ilgilenmiyordu. Nedenimizi paylaşmaya ve şriketimize uyum sağlamayacak bir şirketle yaacağımız iş kısa süreli bir kazançtan başka bir şey getirmeyecekti.

İş yapmanın amacı, neye sahip olduğunuz üzerinden sizi isteyen birileriyle iş yapmak olmamalı. Sizin inandığınız şeylere inanan insanlara odaklanmalısınız. Eğer nedeninize inanan insanlarla iş yapmayı seçerseniz aranızda güven kurulmaya başlar.

Published On: 27 Nisan 2014 / Categories: BLOG / Tags: , , , , /

En Son Haberleri Almak İçin Abone Olun

Spam yok! Gizlilik Politikamız hakkında buradan bilgi edinin.