Patronlar, yüzüne gülüp, arkandan kuyunu kazanlar, performans değerlendirmeleri, rekabet, fazla mesai, mülakatlar, seminerler ve sınavlar, topuklu ayakkabılar ve isyan etmeyi gerektiren daha yüzlerce sebep varken, yeryüzünün en mazbut çalışanları büro işçileri sessiz sedasız çalışmaya devam ediyor. Onların hep birlikte ayağa kalktığında neler yapabileceğini çok yakın zamanda güzel bir Haziran ayında gözlerimizle gördüğümüze göre aşağıda yazan maddelere itiraz edebilmeleri pek hayal sayılmaz. Yazıya geçmeden önce ufak bir hatırlatma ofiste çalışıyorsunuz diye size “beyaz yakalı” hatta “profesyonel” diyenlere aldırmayın. Emeği karşılığında maaş alan herkes gibi işçisiniz.

8. Zam Hakkı

zam-hakki

Çok uzun yıllar zam almadan çalışan işçilerin emekleri üzerinden karlılıkların artırıldığı ortada fazla söz söylemeye gerek var mı?

7. Esnek Çalışma Saatleri

esnek-calisma-saatleri

Çağrı üzerine çalışma, esnek mesai saatleri ile çalışma, her türlü güvenceden yoksun şekilde evden çalışma, tele-çalışma gibi çeşitli metotları olan esnek çalışma biçimleri, yeni üretim ilişkilerinde mutlak zorunlu metotlar olmayıp, sermayedarların daha fazla kar etmesinin bir aracıdır. Esnek çalışma saatleri yalanıyla rahat çalıştığını sanan ancak laptopunu yanından ayırmayan büro çalışanı, işten arta kalan zamanında yapabildiklerinin ne kadar sınırlı olduğunu farketmelidir. Yaşamak için mi çalışıyor yoksa çalışmak için mi yaşıyor olduğunu bir kez daha düşünmelidir.

6. Performans Değerlendirme sistemi

performans-degerlendirme-sistemi

Hemen hepimiz iş arkadaşlarımızdan şikayet etme eğilimindeyiz. Çoğu kez aynı ofiste çalışan personelin birbirini rakip olarak gördüğü gerçekliği çırılçıplak karşımızda durur. Büro işçisinin kendini yalnız hissetmesinin ve deprosyan ilaçlarına sarılmasının en başat sebebi bu rekabet duygusudur. Bu rekabeti yaratan performans değerlendirme sistemine bilenmenin artık vakti gelmiş hatta geçmektedir.

5. Ayrımcılık

beyaz-yaka-ayrimcilik

Performans değerlendiren tüm sistemler aslında ataerkildir. Aynı sürede aynı parça üretimini beklemek eşitlik adı altında farklılığın göz ardı edildiği, toplumsal cinsiyet körü bir anlayıştır. Ve bu anlayış, yine eşitlik adı altında adaleti ortadan kaldırmaktadır. Bunun dışında kadın bedeninin bir vitrin gibi kullanıldığı gerçeği bir çok ofiste topuksuz ayakkabı giymenin yasak olması ile ayyuka çıkmıştır. İşe alımlarda doğum kontrol sözleri verdirtmek ise özellikle kadın büro işçilerinin neden hala isyan etmediği konusunda hayrete düşürecek bir gerçektir.

4. Taşeron çalışma

taseron-calisma

Bu yazıyı okuyan taşeron işçilerin derin bir iç çektiğini duyar gibiyim. Aynı işyerinde aynı işi yapan, biri outsourcing firmasından gelen diğeri asıl işverenin bordrosuna kayıtlı işçiler arasındaki ücret farkları ve servis hakkından yararlanma vb. konularda oluşturulan ayrım kabul edilemez. Bu hayal yaratma iddiası da tavşanlar misali önümüzde tutulan bir havuçtur; “Kadrolu Olma” ihtimali. İşçinin dış kaynak firmasından, asıl işverenin bordrosuna geçirilme hayali, tüm çürümüş uygulamalara katlanma zorunluluğu yaratmaktadır.

3. Vergiler

vergiler

Krizin faturası yine, finansal kararlardan sorumlu patronlara ya da hükümetlere değil; ücretli çalışanların hesabına yazılıyor. Bir büro çalışanı, yıllık bir limited şirketin ödediği verginin kat be kat fazlasını ödüyor. Üstelik çalışanların her yıl vergiden düşebileceği giderleri de yok.

2. Asgari Ücret

asgari-ucret

Asgarî ücret tespit edilirken, asgarî yaşam koşullarının sağlanabilmesinin temel parametre olması gerektiği söylenmektedir. Günümüzde, bu parametreye yaklaşılamadığı gibi, asgarî ücret hesaplaması yapılırken sadece çalışanın bir kısım asgarî ihtiyaçları dikkate alınmaktadır.

Olması gereken, çalışanın bakmakla yükümlü olduğu tüm hane halkının asgari ihtiyaçlarını karşılayacak bir oranın tespit edilmesidir. Sırf adı sanı bilinen bir şirkete kapağı atmak için açlık ve yoksulluk sınırının altında kalan rakamları kabul etmek kabul edilemez.

1. İşten Atılmalar

isten-atilma

Patronlar verdikleri finansal kararların da sorumluluğunu alsınlar, kesintilere önce kendi servetlerinden başlayabilirler! Her birinin ağzına pelesenk olan “aynı gemideyiz” palavrasını daha ilk sarsıntıda hemen terk etmiş görünüyorlar. Kendi yarattıkları işsizliği diğer çalışanlar üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırıyorlar. Krizlerin sorumlusu Beyaz yakalı işçiler olmadığına göre, teğet geçen krizlerde dahi kapı önüne konmaları kabul edilebilir değildir. İşsizliği patronların “amortismandan çalarak” daha fazla kar etme güdüsü yaratıyor. Bir beyaz yakalı işçinin bu gidişata dur demek için daha fazla beklememesi gerekir.

Published On: 11 Eylül 2014 / Categories: BLOG / Tags: , , , , , , , , /

En Son Haberleri Almak İçin Abone Olun

Spam yok! Gizlilik Politikamız hakkında buradan bilgi edinin.